Covid-19 un deniz ticaretine etkileri
Bilindiği üzere Covid-19 küresel salgın, sosyal ve ticari hayatı olumsuz olarak etkilemeye devam etmektedir. Bu süreçte Lojistik faaliyetler de bu durumdan en çok etkilenen sektörlerden olup bunların en önemlisi ve küresel salgından en çok etkilenen ticari faaliyetlerin başında Deniz Taşımacılığı gelmektedir. Çünkü uluslararası ticaretin %85’i deniz yoluyla yapılmaktadır. Korona virüsü salgını nedeniyle birçok ülkede limanlar salgın riskine karşı kapatılmış, gemilerin personellerinin hastalanması neticesinde rotasını değiştirmesi veya karantinaya alınması ekonomik açıdan telafisi zor zararlar ortaya çıkarmaktadır.
Dünya ticaretinin büyük bir kısmı Çin’e bağlı, dolayısıyla Çin’e sefer yapan ticari/yük gemileri Covid-19 nedeniyle büyük bir risk altındaydı. (Her ne kadar şu an Çin güvenli bölge olarak ilan edilmiş olsa da, ticaret noktasında halen riskler mevcuttur.) Uluslararası Deniz Ticareti Odası (ICS), deniz ticaretinin herhangi bir liman kapatılmadan devam etmesi gerektiği konusunda karar almış olup koruyucu önlemlerin alınması gerektiğini önemle vurgulamıştır. Korona virüsünden etkilenen ülkelerin limanlarına giden gemi personeline ve denizcilik şirketlerine de bu noktada büyük bir görev düşmektedir.
Türkiye’de denizcilik faaliyetleri kapsamında, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Denizcilik Genel Müdürlüğü'nün 2020/2 sayılı Genelgesi 16.03.2020 tarih ve 19370 sayılı yazıları ile Covid-19 Tedbirleri yayımlanmıştır. Genelgede özetle;
- Liman Tek Pencere Sistemi üzerinden liman sahasına girmeden en az 24 saat önce yapılması gereken bildirimlerin 48 saat önce gerçekleştirilmesi,
- Gemi geliş bildiriminde yer alan son 10 liman bilgisi kullanılarak, geminin son 14 gün içinde uğrak yaptığı limanların tespit edilmesi,
- Türk Bayraklı gemilere aylık ve 3 aylık periyotlarla uygulanan önsörvey denetimlerinin 2 ay ve 4 aylık periyotlarla uygulanması,
- Yabancı bayraklı gemilere yapılan Liman Devleti Denetim oranının yazıları tarihinden itibaren 3 ay sonrasına kadar % 15 olarak uygulanması,
- Gemilerin Liman Tek Pencere sistemi üzerinden yapılan kıyı tesisleri ve tersanelere giriş-çıkış işlemlerinde acenteleri tarafından beyan edilen belge/sertifikaların Liman Başkanlıklarınca arşivlenmesine gerek bulunmayıp acente ofislerinde saklanması şeklindedir.
Covid19 pandemik virüs salgını deniz kira sözleşmelerini nasıl etkiledi?
Gemi kira sözleşmelerinde kiraya verenden çok kiracının sorumluluğu bulunmaktadır. Gemi kira sözleşmelerinde kiraya veren Türk Ticaret Kanunu md. 1119’a göre; “Geminin kullanılmasını, kendisine ödenmesi taahhüt olunan kira bedeli karşılığında geçici bir süre için kiraya bırakmayı taahhüt eden kişidir.”
Kiracı ise; “Geminin kullanılması, kira bedeli karşılığında kendisine bırakılan kişidir.” Bu sözleşmelerde her iki tarafın borç ve sorumlulukları bulunmaktadır. Bunlar bazen mücbir sebeplere dayanabilir. Mücbir sebep kavramının kanunlarda tanımı bulunmamaktadır. Ancak Doktrinde ve Yargıtay Kararlarında mücbir sebepler açıklanmıştır. Mücbir sebep her durumda objektiftir. Dolayısıyla doktrine ve Yargıtay kararlarına bakıldığında salgın hastalıklar mücbir sebeplerden sayılmıştır. Virüs salgını mücbir sebepler arasında sayıldığından, virüs kaynaklı limanlarda beklemelerin, masrafların kimin üzerinde olacağı ve de düzenli sefer yapan geminin takip eden seferinin kaçırılmasından kaynaklı zararlara kimin katlanacağı tartışmalar arasındadır. Tarafların sorumluluklarının belirlenmesinde öncelikle sözleşmede uygulanacak hukuk, mücbir sebep ve salgın hastalıklar klozları önem taşımaktadır. Bu husustaki değerlendirmeler, sözleşmenin uygulanacağı hukuka göre değişiklik gösterecektir. Örneğin İngiliz Hukuku’nda mücbir sebep, yalnızca ilgili sözleşmede açıkça tanımlanmış ise kabul edilebilmektedir. Yani sözleşmede mücbir sebebe ilişkin hüküm bulunmalı ve bu hükümde salgın hastalık, mücbir sebepler arasında sayılmış olmalıdır.
Bu sebeple, BIMCO’nun donatan firmalara çarter partileri yeniden düzenlenmesi tavsiyesinde bulunduğu bilinmektedir. Aksi halde söz konusu salgın, tarafların sözleşmesel yükümlülüklerini sora erdirmeyecektir. İşte böyle bir durumda taraflar arasında sorumluluğun belirlenmesinde sözleşmenin önemi bulunmaktadır. Öncelikle sözleşmede, kira sözleşmesinin şartları sayılmalı bu sözleşmede mücbir sebep düzenlemesi var mı yok mu bakılmalıdır. Mücbir sebepler, genel ifade olarak yer alırsa, salgın hastalık olan covid19 virüsü salgın hastalıklar arasında olduğundan mücbir sebepten sorumluluğa gidilmelidir. Ayrıca, bu kira sözleşmesi ile ilgili ihtilafların olması halinde geçerli olacak olan hukuk sisteminin konu ile ilgili hükümleri sorumluluğun kimde olduğunun belirlenmesinde önemlidir.
Tüm bunlar belirlenirken dikkat edilecek bir diğer husus ise; mücbir sebep nedeniyle bir kayıp olup olmadığı hususudur. Kayıp var ise, kaybın büyüklüğü, süresi, bunun nedeninin mahiyeti, gerçek niteliği ve bu kayba olan etkisi, bundan kaçınma imkanının olup olmadığı, bu salgın ya da virüs nedeni ile taraflar için yürürlüğe giren satış ya da kira sözleşmesine konu olan işin yapılmasının mümkün olup olmayacağı ya da ancak anlaşılandan köklü bir şekilde farklı olarak yapılmasının mümkün olup olmayacağı.
Gemi kira sözleşmelerinde ticari idare kiracı da olduğundan zaman riski, yani geminin iş bulamaması nedeni ile boş kalması, fırtına ya da kötü hava nedeni ile limanlarda çalışamaması veya kötü hava nedeni ile seferi geç tamamlaması, limanlardaki karantina uygulaması (gemideki personelden ve gemiden kaynaklanmıyorsa) gibi riskler kiracı hesabına olmaktadır. Ayrıca kiracı, gemiyi emin ve güvenli yerler, limanlar ve sahalarda çalıştırmakla yükümlüdür. Bu durumun içine salgın hastalıklar da girmektedir. Kiracının bu yükümlülüğüne uymaması nedeni ile meydana çıkabilecek olan zaman kaybı kiracının hesabına olacağı gibi bundan dolayı armatörün karşılaşacağı ekstra masrafların da, sözleşme şartlarına bağlı olarak kiracı hesabına olması gerekecektir.
Sefer esası ile yapılan sözleşmelerde ise genel olarak zaman kaybı riski armatörün üstündedir. Armatör, salgın hastalık sebebi ile geminin güvenli limana seyrini talep edebilir, kiracı bu halde armatörün talebine uymak zorundadır, aksi halde doğacak zarardan sorumlu olacaktır. Ancak yukarıda açıkladığımız gibi sözleşmede buna uygun düzenlemeler yapılması önemlidir.
Covid-19 Nedeni ile Kaynaklanan Gecikme Durumunda Nasıl Etkilenir
TTK md. 1222’ye göre “ yolculuğun öngörülenler dışında tabii olay veya umulmayan diğer bir hal yüzünden başlamadan veya başladıktan sonra gecikmesi, tarafların hak ve yükümlülüklerini değiştirmez; meğerki, bu gecikme yüzünden sözleşmenin belli amacı kaybolmuş olsun.”
Kısacası, temel prensip salgın gibi umulmayan hallerde sadece gecikme nedeniyle fesih hakkının olmadığıdır. Ancak, bu gecikme nedeni ile sözleşmenin amacı kaybolduysa yani sözleşme artık katlanılamaz bir hal aldıysa fesih imkanı doğabilir.
Covid-19 Salgını Sebebiyle geminin Süresinde Yüklenmemesi/Tahliye Edilememesi Durumunda Taşıyan Demuraj Ücreti Talep Edebilir mi?
Covid-19 virüs salgını, dünyada tüm sosyal ve ticari hayatı yavaşlatmış olsa da, deniz yolu taşımacılığı seferlerine devam etmek durumundadır. Yük gemileri limanlara giderek yükleme ve tahliye işlemlerini mecbur yapmak zorundadır, çünkü herhangi gecikme, yüklerin tahliye edilememesi veya yeni yük alınamaması nedeniyle çok büyük mali kayıplar ortaya çıkmaktadır. Bu durumda karşılaşılan sorunlardan biri de karantina veya salgın hastalık sebebiyle limanın yükleme/tahliyeye elverişli olmaması durumunda geçen süreler sebebiyle demuraj ücretinin doğup doğmayacağıdır.
Peki demuraj ücret nedir?
Demuraj; Dış ticaret işlemlerinde konteynerdeki yükün boşaltılması için alıcı (ithalatçı) ve satıcının (ihracatçı) yaptığı anlaşmayla belirlenen sürenin aşılması halinde, konteyner başına alıcı tarafından (navlun dışı) ödenen gecikme bedelidir. Türk Ticaret Kanunu’na göre, deniz taşımacılığında alıcı ve satıcı, gemi ile sevk edilecek malın, ilgili limanda yükleme ve boşaltma süresini en başta belirlemek zorundadır. Bu yükleme ve boşaltma süresine (TTK’da yer aldığı şekli ile) denizcilik dilinde starya adı verilir. Yükleme süresi taraflarca belirlenmemiş ise liman kurallarına göre bir süre belirlenmesine, eğer limanın bu konuda bir kuralı yoksa ticari geleneklere göre, bu da yoksa malın durumuna göre uygun bir süre belirlenmesi gerekir. Genellikle bu yükleme süresi yedi gün olarak belirlenmektedir. Diğer yandan yükleme ve boşaltma işleminin süresi içinde (starya) yapılmaması halinde, navlun sözleşmesi gereğince gemilerin fazladan bir süre beklemesi gerekecektir ki bu süreye sürastarya adı verilmektedir. İşte bu sürastarya adı verilen fazla süreler için ödenecek ücretlere demuraj adı verilmektedir.
Demuraj ücreti için süre hangi durumda başlar?
Demuraj süresi özel beyan verildiği tarihten itibaren başlar. Demuraj süresine girmeyen free time genel olarak 7 gün olarak belirlenmiştir. Free time; Full konteynerli taşıma işlemlerinde konteynerlerin gemiden boşlatılmasını takiben, gemiler taşıyıcı firma tarafından hiçbir ücrete tabi olmaksızın bekletilebilmektedir. Gemilerin ücret talep edilmeksizin bekledikleri bu süreye verilen isim free time yani serbest süre olarak adlandırılır.
Demuraj masrafları, temel olarak ithalatçı firmanın free time süresi içerisinde geminin yükleme ve boşaltma işlemlerini tamamlayamaması sonucu ortaya çıkmaktadır.
Kısaca, serbest sürenin (free time) başlaması için öncelikle geminin usulüne uygun bir hazırlık bildirimi (buna NOR denilmektedir.) vermiş olması ve demuraj talep edebilmek için yüklemenin veya tahliyenin bu süre içerisinde tamamlanamamış olması gerekmektedir. Geminin virüs salgını nedeniyle, limana kabul edilmemesi veya karantina durumlarında free time ve demuraj işleyecek midir? Yine sözleşmeye bakılması gerekmektedir, salgın hastalık konusunun mücbir sebepler kısmında ayrı bir şekilde çarter parti de düzenlenmesi ve yine demuraj ile ilgili hususlarda da salgın hallerine ilişkin özel düzenlemelerin yer alması gerekmektedir. Ancak bu durum yine de, sözleşmenin tabi olduğu hukuka göre değişebileceğinden öncelikle sözleşmenin hangi hukuka tabi olduğunun tespiti önemli bir husustur.